Çocuklarda Ölüm Ve Yas Süresi
Kln. Psk. Aysun Aktaş Özkafacı
Ölüm hayatın kaçınılmaz bir parçası ve gerçeğidir. Kayıp ve yas aslında birbirinin içine geçmiş süreçler olarak tanımlanabilir. Evrensel bir olaydır. Bowlby’ e göre kayıpla başa çıkmada sağlıklı veya sağlıksız yolların oluşu; ölen kişinin kimliği ve rolü, yas tutan kişinin yaşı ve cinsiyeti, kaybın şekli ve nedenleri, kayıp sonrası ortamın koşulları, yastaki kişinin kaybedilen kişiyle ilişkisi gibi nedenlere bağlı olabilir.
Çocuklar, çeşitli düzeylerde olsa da ölümün farkındadırlar. İzledikleri çizgi filmler, zaman zaman da oynadıkları oyunlar ölümü konu alır. Ölüm yaşamın bir parçasıdır ve çocuklar çeşitli düzeylerde de olsa ölümün farkındadırlar. Çocukların ölüm hakkındaki soruları karşısında, onlara açık, dürüst ve rahatlatıcı bilgiler vermek bir çok şeyi kolaylaştırmaktadır. Çocuklar çok iyi birer gözlemcidirler. Neyin söylendiği veya söylenmediğine ilişkin mesajları rahatlıkla alabilirler. İletişim engelleri koymak, bunu konuşmaktan kaçınmak, çocuklarda ölümün bilinmeyen, gizli ve endişe verici olduğuna dair algılamaları pekiştirir. Bunun yanı sıra çocuğun anlayamayacağı ve ihtiyacı olmayan bilgiyle onu yüzleştirmek çocukta karmaşıklığa da yol açabilir. Bu amaçla çocuklara ölüm karşısında açık, net, kafa karışıklığına neden olmayacak şekilde bilgi verilmelidir.
2-5 yaş arası çocuklar ölümü geri dönüşü olan, geçici ve kişiye özgü bir durum olarak algılarlar. Çocuk 4-5 yaşlarına geldiğinde ancak geçmiş, şimdi ve gelecek kavramlarını anlamaya başlar. Bu yaşlardan önce çocuk sevdiği birisinin sonsuza değin yokluğuyla ölümü birleştiremez. 6-11 yaş döneminde çocuk geçmiş, şimdi ve gelecekle ilgili olarak zaman kavramını öğrenmiş ve kendi yaşamıyla ilişkilendirmeye başlamıştır. Zaman kavramını öğrenmesi çocuğun ölüm (yaşamın sonlanması) kavramını anlamasını kolaylaştırır. Eğer birisi ölürse artık çocuk bir daha onun geri dönmeyeceğini bilir(Meadows,1993). Bu özelliklerinden dolayı çocuk yetişkine benzer şekilde kayıp sonrasında yoğun üzüntüler yaşayabilir.
Saler ve Skolnick (1992) çocukluk döneminde bir ebeveynini kaybetmiş bireyleri inceledikleri araştırmada, kaybın arkasından yas sürecindeki durum ve ritüellere katılma şansı bulamamış bireylerin ileriki yıllarda suçluluk duygularının, depresyona yatkınlığının ve genel depresyon düzeyinin yüksek olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Hayattaki ebeveyn ile açık iletişim, çevresel ve ailesel destek kayıp döneminde birincil öneme sahiptir. Örneğin; cenaze çalışmalarına katılan, ölüme öfkesini ifade eden, ölen ebeveynin evde resimlerini gören, mezar ziyaretleri yapan ve onunla ilgili hikâyeler dinleyen çocuklarda ileride görülebilecek depresyon ihtimali az olarak değerlendirilmiştir.
Kayıp yaşayan çocuğun, kayıp ve yasa ilişkin yaşadığı süreç bireysel farklılıklara bağlı olarak değişebilir. Çocuk yakının kaybı ile ilgili olarak kendinde suçluluk duygusu hissedebilir. Çocuğa ölümün sebebinin kendisi olmadığı açıkça anlatılmalı ve güven hissi verilmelidir.
Ebeveynin kaybını duyan çocuğun ilk anda verebileceği tepkiler; isyandan öfkeye ve ağlamaya ya da tepkisiz kalmaya kadar geniş bir yelpaze göstermektedir. Yetişkinler, çocuğu belli bir yönde tepki vermeye zorlamak yerine, verdiği tepki ne olursa olsun, onu kabul edip desteklemelidirler. Böyle durumlarda çocuğa; “Öfkelendiğini anlayabiliyorum. Annen de çok öfkeli ve kardeşinin ölümüne o da çok üzülüyor.” gibi bir şeyin söylenmesi, onu anladığınızın ve tepkisini desteklediğinizin bir göstergesi olacaktır. Anne veya babanın ölümünden sonra çocuğun kendisine ne olacağı konusunda endişeye kapılması olağandır. Eğer çocuk “şimdi bana kim bakacak?” ya da “bana kim yemek verecek?” gibi sorular sorarsa ona hayatında nelerin değişmek durumunda olduğunu ve nelerin aynı kalacağını açıklamak gerekir. Çocukların bilgilendirilmeye, güvence verilmesine ve verdikleri tepkilere anlayış gösterilmesine ihtiyaçları vardır. Onlara, hayatın bir şekilde devam edeceğine ilişkin güvence verilmesi, kendilerini daha rahat hissetmelerine yardımcı olacaktır*.
Granot (2005)’a göre eğer ebeveynlerden biri ölmüşse kalan ebeveyn, çocuğun kendisi ile benzer bir yas süreci yaşayamayacağını bilmelidir. Yetişkinler yası daha yoğun yaşarken, çocuklar daha kısa sürede ilk şoku atlatabilmektedir. Bu farklılıklardan dolayı yetişkin ile çocuk arasında “uyumsuzluk” doğabilmektedir. Yetişkinin çocuktan kendi tepkilerine benzer tepkiler vermesini beklememesi gerekmektedir. Çocuğun kayıpla baş ederken birincil örneği ve desteği de kalan ebeveyndir. Kalan ebeveyn, kendi duygularını tanır ve acısını ifade ederse, çocuğa da duygularını ifade etmede örnek oluşturur.
Çocukların umudu korumalarını sağlayan ve yaşamlarının sürdüğü mesajını pekiştiren etkinlikler olabildiğince sürdürülmelidir. Çocuklar ölümden çok ölüm süreci ve ona hakim olan yas ve acıdan korkarlar. Bu nedenle de açık iletişimle birlikte kaygı ve korkuları azaltmaya ve günlük yaşam kalitesini artırmaya yönelik yardımcı yöntemler kullanılmalıdır (Schonfeld ve Levvis 1995). Oyun ya da resim yapma, birlikte öykü oluşturma gibi yöntemler kullanılarak çocuğun kaygıları ile başa çıkmasına yardımcı olunabilinir. Çocuklar doğrudan tartışmasalar da, resim yaparak, oyun oynayarak, öykü ve masal dinleyerek, anlatarak hazır oluşlarına göre, ölüm ve ölüme ilişkin düşünce ve duygularını işleyecekler ve açılacaklardır. Çocukların duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebileceği ortamların oluşturulması yas sürecini daha kolay atlatmalarına yardımcı olur. Kaybedilen kişi olmaksızın hayatını devam ettirmesi desteklenmelidir. Yas sürecinin gelecek yaşam planlarını ve etkinliklerini olumsuz şekilde etkilemesi önlenmelidir. Özellikle kayıptan sonraki ilk yıl boyunca kritik zamanlarda geride kalanlara sürekli destek sağlamalıdır.
KAYNAKÇA
Bowlby, Joan. (1991), Loss. Vol: 3, USA: Penguin Books
Granot, Tamar. (2005). Without You : Children And Young People Growing Up With Loss And Its Effects, Jessica Kingley Publishers, USA.
Meadows, Sara. (1993), Child as a Thinker. London and New York: Witwell Ltd., 128
Saler, L. S. & Skolnick, N. (1992). Childhood parental death and depression in adulthood: Roles of surviving parent and family environment. American Journal of Orthopsychiatry, 62(4), 504-516.
Schonfeld DJ, Levvis M (1995) Dying children. S Parker, B Zuckerman (Eds), Behavioral and Developmental Pediatrics, New York, Little, Brown and Company. s. 363-367.
6. Yavuzer, Haluk (2003), Çocuğu Tanımak ve Anlamak. İst: Remzi Kitabevi
7. *Çocuklarda Yas Anne Baba El Kitabı, Unicef, Türk Psikologlar Derneği Yayınları